İstanbul'da Meclis-i Mebusan'da 3 Temmuz
1910 günü "Kiliseler Kanunu" çıkarıldı.
Bu yasa çıktıktan sonra Sırbistan,
Bulgaristan, Karadağ ve Yunan kiliseleri arasındaki sorunlar da çözülmüş
oluyordu.
Bu dört devlet iki sene sonra bir olup
Osmanlı Devletine savaş açtılar.
Bu savaşa biz "Balkan Savaşı"
diyoruz.
Balkan savaşı çıkınca İtalya bu savaşı
fırsat bilip, Trablusgarp'a ( Libya ) saldırdı.
İtalyanlar, İstanbul'dan deniz yolu ile
yardım gelmesin diye önce 25 savaş gemisinden oluşan bir donanma ile Çanakkale
Boğazını muhasara altına aldılar.
Bu muhazarayı Rusya ve İngiltere
"Bizim ticaret yollarımızı tıkıyorsunuz " diye itiraz edince,
İtalyanlar bu sefer daha güneyden bir cephe oluşturmak üzere Menteşe Adalarına
( Rodos ve 12 Ada ) çıkarma yaptılar.
Böylece, önce Muğla ili ve çevresi büyük
darbe yemiş oldu.
İşgalden önce, Muğla-Marmaris üzerinden
güney batı Anadolu'nun kereste, halı, günlük yağı, zeytinyağı, sünger, şarap,
canlı hayvan, deri, hububat gibi ürünler Rodos üzerinden Avrupa'ya ihraç
ediliyordu.
Bu ticaret, 1912 yılından itibaren
İtalyanlarıin Rodos ve 12 Ada'yı ele geçirmesi ile adeta durdu.
Böylece, Muğla ve civarı kaderi ile
başbaşa kalarak, her geçen gün küçülmeye başladı.
Bu küçülme 1970'li yıllarında turizmin
gelişmesine kadar da sürdü.
3 Temmuz 1910 günü çıkan Kiliseler
Kanunu ne idi ve ne anlama geliyordu?
Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve
Karadağ Hıristiyan-Ortadoks inancına tabi yerlerdi.
Bu yerlerdeki kiliseler ve
müştemilâtları İstanbul'daki Fener Patrikhanesine bağlı idiler.
Ayrıca Ortadoks Kiliselerinde dualar
Rumca yapılıyor idi.
Tıpkı, Katolik kiliselerde duaların
Latince yapıldığı gibi..
Balkanlardaki tüm Ortadoks Kiliseler,
manastırlar ve dini okullar İstanbul'daki Fener Patrikhanesine bağlı ve ait
idi.
Sırplar, Bulgarlar, Karadağlılar
kiliselerde kendi lisanları ile dua etmek istiyorlardı.
Ayrıca, ülkelerindeki kilise, manastır
ve okulların kendilerine ait olmasını arzu ediyorlardı.
Bu istekler, Balkan ülkelerini
birbirleri ile sorunlu hale getiriyor ve birlik içinde olamıyorlardı.
Askeri bir darbe ile 1909'da İstanbul'da
yönetime gelen İttihat ve Terakki Cemiyeti, Balkan ülkeleri arasındaki bu
sorunu çözmek için "Kiliseler Kanunu" çıkardı.
Bu kanuna göre her Balkan ülkesindeki
kilise, manastır ve okullar o ülkeye ait oluyordu ve içlerinde bağımsız hale
geliyorlardı.
Bu yasaya Fener Patrikhanesi şiddetle
karşı çıkmasına rağmen İttihat ve Terakki hükümeti bu itiraza kulak asmadı.
Böylece Balkan ülkeleri arasındaki büyük
bir sorun çözülmüş oluyordu.
Aralarındaki sorunu çözen Balkan
ülkeleri bir zaman sonra birleşip, Osmanlı Devletine savaş açtılar.
Balkan savaşı da Osmanlı devletinin
sonunun başlangıcı idi.
Batının kışkırtması ile darbe yaparak
yönetime gelen askerler, politika bilmediklerinden ülkelerinin başlarına
istemeden olsa derde sokuyorlar.
1909'daki askeri darbeden sonra
Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı ve nihayet Kurtuluş Savaşı
milyonlarca insanımızın canına mal olmuş ve milyonlarca insanımızın muhacir,
sığınmacı durumuna düşmesine neden olmuştur.
Bu acı olaylar genç nesillere
öğretilmelidir ki, askeri darbelerin önü kesilebilsin ve batının gerçek yüzünü
genç nesiller görebilsinler.
Bu acı olaylar okullarda gençlere
öğretilmediği için, aynı senaryolar tekrar günümüzde sahneye konmak isteniyor.
Aman dikkat, bu işin pardonu yok.