Doğup
büyümüş, birbirinden haberi olmayan iki insanın yıllar sonra birliktelik
yaşaması ihtimali ile bu birliktelikten dünyaya gözlerini açan yeni insana
farkında olmaksızın kodladıkları özelliklere şahitlik yapma ihtimali olan başka
insanların bir araya gelip, bu konuda ne çok şaşırdığı ve sayısız yorumda
bulunup, gözlerin parladığı ortamlarda bulunmuş olma ihtimaliniz yüksektir.
Bu
gen aktarımlarının yalnız anne babadan değil, iki tarafın kan bağı olan sayılı
büyüklerden de geldiği kanıtlanmıştır. Genlerdeki bu uyum genellikle
ebeveynleri mutlu edip, ürünlerinde kendilerinin iyi yönlerini görmelerine
sebep olurken, nadiren yakın akrabalarının tuz biber olan genlerine
veryansınları da olabilir. Mutlulukta zirve yapan kendiyle gurur duymalar
yerini aslında 'çorbada başkalarının da tuzu' olur gerçeğini idrak etmeye
bırakır ki burada mutluluk duygusunun ebeveynde hangi duygu ile yer
değiştirdiğine yine oradaki herkes şahitlik etmiş olur. Sevgi mi? Öfke mi?
Pişmanlık mı? Yoksa kabullenişin vazgeçilmez rahatlığı mı? Ya hisler?
Hislerin
ne olduğu ya da olacağı ihtimaldir. Tıpkı birbirini tanımayan iki insanın
farklı yerde ve zamanda doğup belki farklı ortamlarda yetişip yine de plansızca
birlikte olabilmeleri ihtimali gibi.
Yaşadığımız
çağda yapay zekaya kodlanması planlanmış tüm özelliklerin belki duyguların da
kusursuz olması bekleniyor. Kusursuz güzellikte olan, zeki ve becerikli, duygu
geri dönüşümlü insan modellemeleri ile yaşamak şimdiki zamana çok da uzak değil
gibi görünüyor. Peki ya his olmadan duygu aktarımı olur mu?
Olur...
Zaten
bu şekilde yıllardır hayatımızı sürdürüyoruz. Çok değil iki üç yıldır yaşanan
onca felaketin ardından bir aradayken üzülüp, acıyıp 'tüh vah' deyip, hissizce
evlere dağılan insanlar değil mi?
Ellerimizdeki
telefondan en yakınımızdan en uzağımıza kadar gözetleyen ama bir 'merhaba'
diyemeyen biz insanlar değil miyiz?
Sadece
kızılabilecekse kızmış gibi, sevinilebilecekse sevinmiş gibi yapan da biz değil
miyiz?
Bencilleşen,
bireyselleşen, bilgisizleşen de biz değil miyiz?
Gözlerimizi
kendimize bakmak için aynaya, insan olduğumuzu hatırlamak için diğer tüm
canlılara çevirebiliriz.
Kulaklarımızı
yalnız duymak istediklerimize değil, diğerlerine de açabiliriz.
Hokka
burunlarımızı başkalarının işinden alıp, geri getirebilir, yalnızca kâr elde
etmek için havayı koklamayı bırakıp nefes alabiliriz.
Dilimiz
yalnız doğruyu söyleyebilir. İyiye iyi, kötüye kötü diyebiliriz.
Dokunurken
acıyı da mutluluğu da hissedebiliriz. Sevgiyi de sevgisizliği de... Daha çok
kalbe dokunabilir, bilerek ve isteyerek daha çok yaraya merhem olabiliriz.
Duyularımızın
hepsini henüz kaybetmemişken hislerimizi geri çağırmaya davet ediyorum sizleri.
Belki tüm bunları yapmak yürek ister ama nihayetinde insan olan biziz. Hayat
robotlarla sürdürülebilir. Biz insanlarla yaşanır. İnsan gibi yaşamak ve
yaşatmak dileğiyle sevgiyle kalın.