İnsanız, garip alışkanlıklarımız veanlamsız düşüncelerimiz var. Örneğin; ne kadar çok şeye sahipsek o kadarcimriyiz. Ne kadar az şey biliyorsak o kadar bilgiç oluyoruz. Birçokdavranışımızın altında, sahip olduğumuz şeyleri kaybetme korkusu var.
İşler yolunda gitmeyince de kalpkırıklıkları, gönül yorgunlukları başlıyor. Bunu, kavgalar ve kayıplar takipediyor. Ardından öfke nöbetleri, ayrılıklar ve cinnetler...
Peki; Leyla ile Mecnun'u yaya bırakanaşklar, " Sensiz yaşayamam! "itirafları, sosyal medyada paylaşılan mutluluk resimleri ve onca güzel şeydensonra nasıl oluyor da bu noktaya geliveriyoruz?
" Cennetimolur musun? "lu sürpriz evlilik teklifleri, görkemli nişan ve düğünmerasimleri, dillere destan balayı ve evlerin süsü çocuklardan sonra nasıloluyor da cennete giden yollar cehenneme dönüveriyor?
Ya olaylı boşanmalar, intiharlar,öldürmeler; hatta katliamlar. Gazetelerinikinci sayfaları ve ana haber bültenlerinin önemli bir kısmını dolduran aileiçi şiddet haberleri hangi aşkın cinnet hali?
Aile ilişkileri ile buna bağlı yaşanansorunları bir nedene bağlamak ve tek taraflı bir yaklaşımla çözmek mümkündeğil. Sosyal, kültürel, ekonomik ve psikolojik birçok nedene bağlı olarakşekillenen aile sorunlarına bakıldığında, hiç de iç açıcı olmayan bir tabloylakarşılaşıyoruz. TÜİK verilerine göre, 2020 yılında 487 bin çift evlenirkenboşanan çift sayısı 135 bin.
Bu manzaraya ve her gün içimizi acıtanhaberlere bakınca şu sorular aklıma geliyor:
Çaldığımız her kapı açılmak zorunda mı?Ya da açık olan her kapıdan içeri girmek zorunda mıyız?
Açılan kapıdan girdiğimiz her gönüldeyaşam boyunca konaklamak mı gerekiyor? Kapıdan girdikten sonra çıkmak mümkündeğil mi? " Ya benimsin, ya kara toprağın ..." alternatifsizliğine esirmiyiz?
Ya da açılan kapıyı yüzümüze nedenkapattırırız? Girdiğimiz kapıdan dışarı atılmak için gösterdiğimiz çabayıoranın sakini olmak için neden gösteremeyiz?
Hani insan özgürdü ve sadece özgürkararlar verebildiği takdirde kendisi olabilirdi. Neden kendimizi bu kadarkolay kaybederiz?
Karşımızdaki kapı, yani muhatabın kalbiaçık değilse açılmaya gönlü yoksa zorlamanın anlamı var mı? Açılmayan kapıyıkırarak girmeye çalışmak akıllıca bir şey mi? Daha da önemlisi, her kapı senineğlenmen için mi? Elli yaşına gelmiş bir insanın, kendisine karşılık vermediğigerekçesiyle hayvanlaşmasının ve liseli bir kızın hayatını söndürmesinin izahıvar mıdır?
Gönül ilişkileri olsun, komşulukilişkileri olsun, akraba ilişkileri olsun ya da iş ilişkileri olsun; kapıyagelen ve bir kalbe girip yerleşmek niyetinde olanın önünde üç alternatifvardır:
Birincisi yol; kapıyı usulca venezaketle çalmak ve birkaç adım geriye çekilip beklemektir. Kapı açılır veiçeri " buyur " edilirsek ne âlâ...
İkinci olarak; kapı açılmazsa birmüddet bekledikten sonra kapı usulca ve nezaketle bir daha çalınabilir. Varsakısmette ve sabırla olgunlaştıysa bazı şeyler, bakarsınız açılıverir kapı.
Son olarak; kapının duvar olupkarşımıza dikildiği durumlarda ise bize düşen geri dönüp gitmektir. Kaybetmekde vardır bu yolda, Veysel Karani gibi gelip görememek de. Beklemenin ve kapıyıaçan biri olmadığında dönüp gitmenin erdemi de başkadır.
Kapıya dayanıp zorla açtırmayaçalışmak, tekmelemek, yumruklamak çare değil. Konuşmak istemeyeni konuşmaya,evlenmek istemeyeni evlenmeye, gelmek istemeyeni gelmeye zorlamanın kimseyeyararı yok. Belki ısrar ederek, belki korkutarak kapıyı açtırabiliriz. Bu durumda,girdiğimiz yer; bir gönül değil, hapishane olacaktır.
Çaldığımız kapılar yüzümüze duvarolursa, sevdiğimiz insanlar bizi sevmediklerini söylerse ne olacak? Kadınolalım, erkek olalım; bizim özgürlüğümüz, tercihlerimiz olduğu gibi karşıtarafın da özgürlüğü ve tercihleri yok mudur? " Onsuz yapamam ." düşüncesi bir güçsüzlük ve mahkumiyet değilmidir? Devam ettirmek kadar, bitirme kararı alıp o defteri kapatmak da birtercihtir.
Problem şu: Bütün sevgilerimizin anlık,dünyalık hazlara bağlı olması. Yaradan'ın sevgisini görerek sevmediğimiz için,bizim olmayanı bizimmiş sanma yanılgısına kapılıyoruz. Oysa her kalp, sonsuzolanı sevmeye meyillidir. Fâni şeyler, onun için ancak bir oyalanmadır.
Kadına yönelik şiddetin birçok nedenivar. "Şiddete hayır!" demekle, sorunun köküne inmeden sloganlar üzerindentartışmakla mesele hallolmuyor.
Bilmem; her insanı bir kapı olarakgörüp kapıyı çalmanın, kapıdan girmenin ve girilen hanede misafir olmanın biradabı olduğunu bilmek işe yarar mı?
31.03.2021
Yorum yazarak Hamle Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Hamle Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Hamle Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Hamle Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Hamle Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Hamle Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Hamle Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Hamle Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.