Mekke ve Medine'de ecdadımızın izleri apaçık ortada.
Mescidi Haram'ın Kâbe'ye bakan çepeçevre sütunların üstü kubbeli olanları
Osmanlı mimarisidir ve atalarımız yaptırmıştır. Geri tarafları aynı mimariden
esinlenerek yapılmıştır. Ancak, bizimkilerin yaptığı tarihlerde çimento yok,
demirle inşaat sistemi yok. Blok sütunlar acaba yerine nasıl konuldu diye insan
düşünüyor. Mekke'de Kâbe'nin korunması için Osmanlılar birde kale inşa
etmişler, bu kale bugün restore edilse Türk hacılarının barınağı olarak fazla
bile gelir denildi. Mekke'de Osmanlı eseri kapalı çarşı ve birde kışla var ki,
bir uçtan bir uca büyük eserler bunlar. Süleymaniye Mahallesi ve çarşısı var.
Mescidi Haramın bazı kapılarının Osmanlı padişahlarının adını aldığına şahit
olduk. Bugün Suudi krallığının mukaddes beldenin mabetlerini çok iyi koruduğunu
ve aynı zamanda iki mukaddes şehirde, alt-üst geçitler, yeşillikler, her türlü
ziyaretler de hizmet vermek üzere 5 yıldızlı oteller ve parklar yapıldığını ve
halen yapılmakta olduğunu öğrendik.
Konuyu biraz değiştirelim; Kızılay çadırı denilen
nesneyi bazı yerlerde ay yıldızını gördük. Hasta olan olursa, Arap revir veya
hastanesine götürüldüğüne de şahit olduk.
Mekke'de veya Medine'de milli görüş adında bir kurum
dikkatleri üzerine çekmiştir. Telefon konuşmasını jeton ile bir türlü
yapamayanlar, Milli Görüş'ün görkemli ve serin binasına giderek oradan yardım
görüyorlar. Doktora gidemeyen veya tercüman ihtiyacı olan giderek onlara
başvuruyor.
Diyanet işlerinin bizlere vermiş olduğu dua ve rehber
kitapçıkları sayesinde ibadetlerimizi tam yaptık sanırım. Yoksa her arabanın
başında bir din görevlisi vardı da bunlar o arabadaki hacı adaylarını ibadet
yerlerine götürerek öncülük etti denilirse herkes çarpılır.
Ancak, umumi olarak gidilen yerlerde özellikle kafile
başkanı iyi bir rehber idi. Diğerleri için yani vasıtalardaki görevliler için
aynı şey söylenemez. Bu büyük bir ayıbımızdır. Diyanet işleri bu görevi kontrol
etmelidir. Asla kendileri yürütmeye kalkmamalıdır. Kızılay ise ücret alıyor mu
bilemiyorum ama bu gibi yerlerde görünmese de küçülmese daha iyi olurdu.
Bunları neden yazmak ihtiyacı doğdu; 1977 yılında
hacca gidenlerden bana hoş geldin diyenleri dinledim de... o kafile Halep, Şam,
Kudüs, Bağdat, Kuveyt, Taip Cidde ve Medine gibi 15 günlük ziyaretler yaparak
arabalar yeni ve eşyalar için ayrı kamyonları ve her arabada şirketlere yük taşıması için kamyon şartı vardır. Her otobüste Arapçayı iyi
konuşan ve yazan rehber din adamı özellikle seçiliyordu. Oralardaki sokakların
dahi nereye çıkacağından bihaber kişiler nasıl rehber olurlar? Şoförler
pazarlık dışı para istemekte gümrüklerde ise memurun gönlünü göre işlem yapılması
utanç vericidir. Nitekim bu rezaleti tespit eden sayın başkan son aldığı
kararla birçok rüşvetçinin musluğunu tıkamıştır. Bir hacı veya turist 6 milyon
TL değerinde hediye getirebilecektir. Bunun manası gümrük yasağı kısmen kalktı
demektir. Bu yazı 1989 yılındaki durumu anlatır. Oysa bugün Devletimiz
İslamiyet ile Türklüğü birlikte yaşatmaya çalışıyor.
Devamı gelecek.