Bağlanır bağlanmasına da
hiçbirimiz dünyalık şeylerden vazgeçemeyiz. Hiçbirimiz kısacık ömrümüze
sığdıramayacağımız hayaller kurmaktan, ışığın ne zaman söneceğini bilmeden bu
dünyaya yatırım yapmaktan geri kalmayız. Dahası şahsi emellerimize ulaşmak ve
dünyalık menfaatler elde etmek için birbirimizi kırmaktan, hatta ezip geçmekten
hiç çekinmeyiz.
Ramazan ayında üst katımıza
taşınan yeni komşumuzun kanser illetinden mustarip olduğunu ve artık tedaviye
cevap vermediğini öğrendik. Evlerinde asansör bulunmadığı için kendi evlerinden
çıkıp kiralık eve taşınmışlardı. Ağrılardan bunaldığında parkta biraz vakit
geçirmek ve rahatlamaktı gayeleri.
Her sabah ağrılara
dayanamayan komşumuzun derin derin inlemeleri ile uyanırken, bayrama günler
kala yakınlarının çığlıkları ve ağıtlarıyla uyandık. Bir anda bütün yakınları
ve komşuları toplandı. Ambulans geldi. Ve o kaçınılmaz son. Bir fani daha
emanetini teslim etti. Allah rahmet eylesin. Çektiği ağrılar affına vesile olur
inşallah.
Yan daireden yükselen
feryat, üst daireden gelen çığlık sesi, binaya koşarak giren sağlık
çalışanları, apartmanın önünde toplanan kalabalık hayatımızda hiçbir şeyi
değiştirmedi. Karşı binanın önünde oturanlar sohbetine devam etti.
Berber tıraşına, yan
tarafta bulunan esnaf işine devam etti. Komşular, kapılar ardında hayatına
devam etti. Bir komşunun su, bir başka komşunun çiğ köfte siparişi geldi.
Cenaze sahipleri defin
işlemleri için seferber olurken bir komşu çocuğunu parka çıkardı. Rahmetlinin
yakınları cenaze başında ağlaşırken diğer bir komşu eşiyle yürüyüşe çıktı.
Ne de olsa hayat devam
ediyordu!
Oysa unuttuğumuz bir gerçek
vardı; insan fâni, dünya hayatı geçiciydi. Dünya, kalacağımız değil,
gideceğimiz bir yerdi. Dünyaya kalmaya gelinmezdi, gidilmeye gelinirdi. Dünya
hayatı, ahiret hayatına hazırlanma yeriydi. Dünya ve dünyalık şeyler bu
gerçekten bağımsız düşünüldüğünde ise sadece bir oyun ve eğlence yeriydi.
"Ne bilmegün bilmekdürür ne gülmegün gülmekdürür.
Son menzilin ölmekdürür, duymadınsa
aşktan eser.
Ger bu sırrı duyaydın, ya bu gamı
yiyeydin.
Yerinde eriyeydin, gideydi senden bu
kâr ü bâr.
Bildik gelen geçer imiş, bildik
konan göçer imiş.
Aşk şarabın içer imiş bu manadan her
kim duyar."
Yunus Emre'nin ifadesiyle
bu dünya bir göç yoluydu. Gelen geçiyor, konan göçüyordu. Eldeki kar-ü bar
(kazanç) başkalarına kalıyordu. Yunus Emre, gitmek için geldiğimiz bu dünyada
edindiğimiz her şeyin fâni oluşunu bir başka beytinde şöyle anlatıyordu:
"Benim bunda kararım yok, ben bunda gitmeğe geldim;
Bezirgânem (tüccarım) metaım (malım)
çok, alana satmağa geldim."
Alın teriyle
kazandıklarımızdan elde avuçta ne varsa, bir gün hepsini "yok" pahasına satıp
gidiyorduk. Çünkü yanımızda hiçbir şey götürmemize izin verilmiyordu.
Hırs yapıp, çelme takıp,
yalan söyleyip, baskı yapıp, tuzak kurup, kılıfına uydurup, çalıp çırpıp
biriktirdiğimiz ne varsa; bir gün hepsini "batan geminin malları" gibi bırakıp
gidiyorduk.
Önümüz bayram.
Hepimiz planlarımızı
yaptık; ya memleketin yollarını tuttuk ya tatile çıktık ya evimizde bayramın
yolunu gözlemeye başladık ya da bayram heyecanından uzak koşuşturmaya devam
ediyoruz. Unutmayalım ki, bizim planımızın dışında da işleyen bir plan, akan
bir kum saati var.
Bu bayram dileğim odur ki;
hayatın koşuşturmasının bir nebze azaldığı, kendimizle ve yakınlarımızla
yakınlaştığımız bu günlerde unuttuklarımızı hatırlayalım. Bize yaşamın
gerçeklerini unutturan oyun ve eğlenceden uzaklaştığımız bu günlerde, Yunus'un
ifadesiyle "aşk"ı ve "mana"yı duyalım. Faniliğimizi hatırlayıp gönüller
yapalım, kırdığımız gönülleri tamir etmenin çarelerini arayalım. Yunus Emre'nin
şu beytini bir kez daha hatırlayalım:
"Bir gez gönül yıktın ise, kıldığın namaz değil.
Yetmiş iki millet dahi, elin yüzün
yumaz değil.
Bir gönül yaptın ise, er eteğin
tuttun ise,
Bir gez hayr ettin ise, birine bin
az değil."
Rabbim sevdiklerimize yakın
eylesin. Rabbim gönül dostlarımıza yakın, dünyalık heveslere uzak eylesin.
Sevdiklerimizle beraber, sağlıkla ve huzurla nice bayramlara erişmek dileğiyle.
19.07.2021