AKYAKA SAKİN ŞEHİR OLMAKTAN ÇIKIYOR MU?
Ramazan
Bayramı'ndan
önce Akyaka'ya gittim.
Hamdi
Yücel Gürsoy ile karşılaştık, Yücelen Tesislerinin restoran
bahçesinde oturuyordu. Birer çay içtik. Başarılı bir operasyon geçirmiş. 'İnsanın
hastane sahibi olması ne güzel.' dedim. Gerektiğinde bizim işimize de
yarıyor. Allah ne muhtaç etsin ne yokluğunu çektirsin, derler ya...
Neyse Hamdi ağabeyi çok iyi gördüm...
Ama
biraz üzgündü... Akyaka için... "Çok değişti. Çok kalabalık" diye
yakındı...
Yürüyüş
için sakin yerlere gidiyorum. Ahmet Çalca'nın çabaları ile Akyaka
"Sakin şehir" unvanı da aldı, ama "Aşkyaka"
yakıştırmacasından buyana sakinlik kayboluyor... O gün kordonda yürümeye
kalktım. Tramplene kadar yürüdük. Mesafe değil, üstüme üstüme gelen insanlar
beni yordu... İnsanlar adeta kucak kacağaydı. Garip ama gerçek Hamdi
ağabeyden başka Muğlalı da görmedim. Akyaka kordonunda
yürüyüp biriyle selamlaşmamak bana tuhaf geldi... Yalan olmasın bir de Armağan
Mantaroğlu Erol'un oğlu Mehmet Erol yeğenimle selamlaştık.
Bayramdan
sonra görüştüğüm Akyaka'da oteli olan dostlardan, "Bayramda
beklenen kalabalık olmadı" diyenler çıktı. Zaten kordonu, azmağı
dolduranlar da konaklama yapmıyorlar ki...!
xx xx
xx
Akyaka'nın eski
belediye başkanlarından İsmail Akkaya AK Parti'den Ula Belediye
Başkanı seçildiğinde çok sevinmiştim. Akyakalı ve "turizmci"
olarak Akyaka'yı ne kadar sevdiğini bilirim.
Sadece
Akyaka için değil, Ula için de güzel projeleri vardı. Boğa
güreşleri için Muğla'nın değil, Ege Bölgesi'nin de
tek arenası olan "İsmail Akkaya Arenası" O'nun
gerçekleştirdiği hayali oldu...
Akyaka azmaklarının
yanından, önünden geçerken hiçbir zaman görmediğimiz "Ortaçağ Kalesi" de
İsmail başkan sayesinde görünür oldu.
Muğla'da
arkeoloji alanında önemli adımlar atılmasına büyük katkı sağlayan Muğla Valisi
Orhan Tavlı'nın himayesinde yürütülen Ortaçağ Kalesi kazı ve restorasyon
çalışması kesintisiz devam ediyor.
Rahmetli
İsmail Akkaya ile bir seferinde Akyaka'da Orman Kampı'nda
karşılaştık. Yücelen Tesislerinin yanında, kıyıdaki kafeteryalara
ekonomik nedenlerle oturamayanlar için 'Çay Bahçesi' açmıştı. Kendisini
tebrik ettiğimde gülerek, "Burası halkın" deyip, "O
şirketin elindeki yerlerin hepsini alacağız" demişti...
Rahmetli
o gün "Sakin Şehir devam edecek mi?" sorumu da "Bu sıfat bir
prestij. Akyaka markasının tescili gibi. Bu sıfat hangi gerekçelerle
verildiyse, o gerekçeleri muhafaza edeceğiz." diye yanıtlamıştı.
Cennet
mekanı, ruhu şad olsun...
xx xx
xx
Rahmetlinin
ardından Belediye Meclisi içinden Mimar Özay Türkler seçilince
çok sevinmiştim. Kendi kendime "Ne de olsa mimar insanın hali başka.
Rahmetlinin bıraktığı yerden devam eder" demiştim.
"Ne
gerek var" anlayışına sahip yerel yöneticilerin elinde Ula, Akyaka
yeterince hizmet alamamıştı. Ula'daki anlayış yüzünden aşağıda Ahmet
Çalca az çekmemişti.
O
yüzden Ula ve Akyaka çok şey bekliyor...
Ama
aşağıdan şikayetler gelmeye başladı... En başta gelen şikayet 'otopark
şikayeti'.. Azmak yanındaki otopark için herkes "Belediye
neden kendisi işletmiyor?" diye soruluyor.
Teknelerin
bağlandığı yerde takı ve el iş hediyelikler satan kadınların tezgahları vardı.
Onları oradan alıp otopark ile azmağın arasına sıkıştırmışlar. İsmail Akkaya'yı
rahmetle anan satıcı kadınlar "Eski yer bize daha uygundu. Kimseye
zararımız yoktu. Bakalım buradan nereye atarlar." diye yakınıyorlar.
Şimdi
de en son Orman Kampı'nda Muğlalıların, Ulalıların piknik
yaptıkları yere konulan şezlonglar şikayet konusu oldu.
Sosyal
medyada da paylaşılan fotoğrafa baktığımda aklıma şu soru geldi:
"O
şezlonglar oraya para kazanmak için mi yoksa, piknikçileri engellemek için mi
kondu?"...
xx
xx xx
Akyaka'da mesire
alanına konulan şezlonglar gerçekten tepkiye neden oldu.
Basında
yer alan haberlerde şu ifadelere yer verildi:
"Geçtiğimiz
sene yaz aylarında Akyaka Orman Kampı'nda kıyı alanların ahşap platformlarla
kapatılması büyük tepkiye neden olmuştu. Bu sene de yine Akyaka'da halkın
yıllardır mesire alanı olarak kullandığı alana çok sayıda şezlong konuldu. 1979
yılından bu yana Akyaka'da oturduğunu belirten, isminin verilmesini
istemeyen bir vatandaş, "Yıllardır mesire alanı olarak kullandığımız
yerleri çok sayıda şezlong ile kapattılar. Bu tür işgallerden çok üzgün ve
şikayetçiyiz. Yaşadığımız mahallede gittikçe yaşam alanımız kısıtlanıyor"
dedi.
Gerçekten
çok çirkin. Orada şezlongların ne işi var. Sanki orada iskele gasp edilmiş,
oradan herkes geçmesin isteniyor... Allah aşkına her şey para mı?
O
şezlonglardan kaç para alıyorlar acaba?
Yakında
Yücelen Tesisinin olduğu yerdeki girişten de para isterler.
Muğla
turizminin övünç noktalarından biri olan Akyaka galiba "İşporta destinasyonu"
haline geldi. Bu kafayla "Sakin Şehir" sıfatı da sizlere ömür olur...
xx
xx xx
YATAĞAN'DA KAÇAK MERMER İŞLETMELERİ Mİ VAR?
Yatağan'da Gökpınar
Mahallesi'nde yaşayanlar kendi tabirleri ile adeta "canlarına doymuşlar"...
Onlardan
İbrahim Güleç, "Mahalle mermer tesislerinin gürültüsünden,
tozundan yaşanmaz hale geldi. Biz onlar varken gelip burada mahalle kurmadık.
Biz onlardan önce buradaydık. Sorgu sual etmen gelip burada tesis kurdular.
Bari önlem alsalardı. Bizi görmezden gelip, yok sayıyorlar." diye dert
yanıyor.
Gökpınarlıların anlattığına
göre, mermer işletmelerinin içinde "iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatı"
olmayanlar varmış. Muğla Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı
vatandaşların şikayetleri üzerine, Yatağan Belediyesi'ne yazı göndererek
25.04.2022 tarihinde bu işletmelerin mühürlenmesini sağlamış.
Ancak
önceki gün söz konusu işletmeler "mühür fekki bile yapmadan"
faaliyetlerine devam etmeye başlamışlar.
Mühürlenmelerine
rağmen işletmelerin çalışmaya devam etmesine tepki gösteren mahalle sakinleri
şöyle anlattılar:
"Kanuna
aykırı bir çalışma yapılmakta ve mahalledeki insanların huzurunu kaçırmaktalar.
Pazar günleri bile mühre rağmen hiçbir şey yokmuş gibi gümbür gümbür çalışmaya
devam etmekteler. 'Biz Yatağan Belediyesi'ne az mı yardım ediyoruz, bize
karışamazlar' diyorlar. İyi de biri yardım ediyor diye bizim bu sesi bu
işkenceyi çekme suçumuz ne, bir bilen varsa söylesin Allah aşkına."
xx xx
xx
Mühürlü
işletmelerin kapatılması gerektiğini, bu konuda Cimer'e de başvuruları
olduğunu söyleyen İbrahim Güleç "Zabıtaya, jandarmaya haber
veriyoruz, gelip müdahale eden yok. Tam gaz çalışmaya devam ediliyor."
diyerek şu ifadelerde bulundu:
"12
Mayıs Perşembe günü saat 7.30 da zabıtayı aradık. İşletmeler saat 20.00'de
kapanıyor. Zabıta saat 21.05'de geldi. Mühür yerinde deyip döndüler gittiler.
Fakat işçiler sabah 08.00 de gelip akşam saat 20.00 da gidiyorlar. Kamyonlar
gümbür gümbür içeriye girip çıkıyorlar. Kapıyı başka yerden açmışlar. Mühre
zarar vermeden açıp kapatıyorlar. Zabıta da kapı çalışmıyor diyor. Biz bu
işletmeleri köyümüzde istemiyoruz. Bunları Yatağan Belediyesi uygun bir yere
kaldırsın, kimsenin ekmeğinde gözümüz yok. İşletmecilerde kaldırıldığı yerde
rahat rahat istediği kadar vardiya kurarak çalışsınlar. Biz sessizlik istiyoruz."
--------------------------------
GÜNÜN
SÖZÜ; Umudumuzun bittiği yerde inadımız başlar...
SÜLEYMAN DEMİREL; "Meseleleri mesele
etmezseniz ortada mesele kalmaz." DEMİŞTİ...
ÇİVİ
BBP Lideri Destici, Anadolu Fest'i hedef alarak,
"Müzik festivali adı altında, şarap, bira festivali, haram olan şeylerin ya da
davranışların sergilenmesi normalmiş gibi. Uygun görmem" deyince arkadaşım da
"Kırk yıl düşünsem 'Haram şeyler Festivali' aklıma gelmezdi. Bu festivalin adı
böyle olmalı" dedi.
Beni
Bi Gülmek Aldı:)))