Yoğun geçen bir haftanın yorgunluğu ile akşam yemeğine otururkenoğlum Ümit, "Baba sana bir video izleteceğim." dedi. Ben ise bir an önce yemeğiyiyerek dinlenme hayali kuruyordum. "Oğlum, şimdi değil." dediysem de Ümitvideoyu başlatıverdi.
Videoda Sarıkeçili Yörüklerinin yaşamı anlatılıyor. SarıkeçiliYörükleri; Nisan ayı başında Toroslar'a çıkarak yazı Seydişehir, Bozkır,Taşkent ve Karaman yaylalarında geçirdikten sonra Eylül ayında tekrar sahillereiniyorlarmış.
Türklerin Orta Asya'dan Anadolu'ya geldiği tarihten bu yana bukonar göçerlik devam ediyormuş. Bir devlet politikası olarak kıl keçisibeslemeleri ve yaylaları kullanmaları sürekli engellenen SarıkeçiliYörükleri'nin sayısı yüz seksen haneye kadar düşmüş. Bu son konar göçerler de yakın zamandayerleşik hayata geçme planları yapıyormuş.
Yüzü kışın soğuktan, yazın güneşten yanan; kalbi doğa kadar temiz,gönlü yaylalar kadar geniş bu insanların sesine kulak veren çıkar mı bilinmez.Konar göçer Yörük kültürünün bu son temsilcilerinin yok oluşuna göz yummayanduyarlı yetkililer çıkar mı bilinmez. Yerleşik hayata geçen Yörüklerin kaçı kılkeçisi yetiştirmeye devam eder bilinmez. Anlaşılan binlerce yıllık bir kültüryok olmak üzere.
Yörükler şikayet eden değil, ellerindeki ile yetinmesini bileninsanlar. Günlük yaşam onlar için hem zor hem de huzurlu. Herkesin birgörevinin olduğu yaylada kimi hayvan otlatmakla kimi kilim dokumakla kimi detemel ihtiyaçların karşılanmasıyla görevli.
Bir Yörük kızı olan ve eşini trafik kazasında kaybettikten sonraküçük kızı ile yaşama tutunmaya çalışan Özgül, "Zor mu Yörük kadını olmak?"sorusuna şu cevabı veriyor: "Zor olsa da yapacak bir şey yok. Hayat bir şekildedevam ediyor. Ben böyle bir hayatım olduğu için kendimi şanslı buluyorum. Zorolsa da bana bir nimet gibi geliyor. Yorgunluk elbette geçip gidiyor. En azındangürültüsüz, patırtısız bir hayatımız var."
Muhabir; "Çadırda değil, şehirde yaşamak ister miydin?" diyesoruyor. Özgül'ün cevabı; stres altında yaşayan, antidepresan kullanan,pazartesi sendromu ile haftaya başlayan ve elindeki her türlü imkana rağmenmutlu olamayan şehirli insanın eksiğini yüzümüze vuruyor:
"Şehirde sabah, akşam ne zaman oluyor bilmiyor insan. Güneşinmilim milim yer değiştirişini görmüyor ve vaktin tadını alamıyorsunuz. Geçtimki yediğinizin, içtiğinizin tadını alsanız. Burada güneşin yön değiştirişinegöre günü planlıyorsunuz. İşte o zaman insan yaşadığının farkına varıyor.Burada insan gününü güneşe göre yaşıyor ve 'yaşadım" diyebiliyor. Zor olsa daben burada yaşamak isterim."
Yörük çocuklarının, hayatı etrafındakilere bakarak öğrendiğinisöyleyen Özgül; elindeki ibrik ile çay bardaklarını yıkarken muhabire bilgececevaplar veriyor. O konuştukça doyumsuzluğumuz, sorumsuzluğumuz, arsızlığımız,mutsuzluğumuz gözlerimizin önüne geliveriyor. O elindeki bardakları bir avuçsuyla gıcır gıcır yıkarken, içimiz cız ediyor. Bir farkla ki, acınası haldeolan Özgül değil; bizleriz.
İnsanın keyfine göre değil, ihtiyaçlarına göre hareket etmesigerektiğini söyleyen Özgül; "Her zaman keyfine göre hareket etmek olmaz.Elbette insanın hiçbir istediği olmazsa mutsuz olur. Ama her zaman o olsun, buolsun diye nefis peşinde koşulmaz. Elindekiyle yetinmeli insan. Düşününce ömüruzun gibi geliyor ama uzun değil; mutlu olduğun kadar yaşamalısın. İlkel birfelsefe gibi gelebilir ama karnın doyuyorsa ve sevdiklerin de yanındaysa, bumutluluk için yeter." diyor.
O kadim kültürün irfan aktarımıyla yetişen ve bize hayat dersivermeye devam eden Özgül, eşini kaybeden bir kadın olarak hayata tutunmaçabasını da şöyle anlatıyor: "Eşim rahmetli oldu. İnsan bir yerden sonraanlıyor ki, ne kadar bilgi, mevki, makam sahibi olursan ol; sevdiğin işiyapamıyorsan ya da sevdiğin insan yanında değilse, elindeki ile mutlu olmayıöğrenmeli ve bütün zamanını yanındakilere ayırmalısın. Benim de her şeyim kızımBerra."
Eşini kaybedişinin hayatında bir dönüm noktası olduğunu veyaşadıklarının kaderi olduğunu söyleyen Özgül; "Artık olmayana takılıp daolanları da kaybetmek istemiyorum." diyerek bitiriyor sözünü.
Aşık Daimi'nin "Ne ağlarsın benim zülfü siyahım" türküsüeşliğinde; yanık yüzlü bu Yörük kadını ve kucağındaki boncuk gözlü kızıBerra'yı izleyince eminim ki sizin de gözleriniz yaşaracak.
Sahip olduğumuz her türlü imkana rağmen mutsuz olan bizlere, eksikyanımızı hatırlatan bu bilge Yörük kadını Özgül'e selam olsun.
20.01.2021
Yorum yazarak Hamle Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Hamle Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Hamle Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Hamle Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Hamle Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Hamle Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Hamle Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Hamle Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.