Kabul edelim ki, pek azı deprem bölgesi olmayan bir vatanımız var. Yani çok oynak bir zemini vatan tutmuşuz.
Sen uçsuz bucaksız ve depremin çok az olduğu Orta Asya bozkırlarından çadırlarla gel ve depremin göbeğini vatan tut!...
Mübarek vatanın neredeyse her karışı "fay hattı". Kuzeyden ve güneyde batıya koşan fay hatları Ege sahillerinde girinti-çıkıntılarla görünür hale geliyor. Zaten o yüzden eski Sami gruplardan biri, neredeyse dümdüz Doğu Akdeniz ve Mısır kıyılarından gelip de girintili-çıkıntılı, yani aşırı kıvrımlı sahilleri görünce buralara "kıvrımlı" demek olan "karnas" (mimarideki "mukarnas" da buradan gelir.) adını vermiş ve belirli bir yer adlandırması olması için başına "el-" harf-i tarif (article)'ini getirmiş ve orası "el-Karnas"tan "Halikarnas" olmuştur. Yani "çok kıvrımlı yerler". Yani depremin çok olduğu yerler.
Mersin'den İstanbul'a kadar sahilimizin oluşması tamamen depremlere bağlıdır. Çöküntüler körfezleri ve koyları oluşturmuş; kırılmalar da yamaçları ve vadileri. Marmara denizi ve boğazlar (Çanakkale, İstanbul) ve Haliç depremlerin eseridir. Karadeniz'de neler olup bitiyor bilmiyoruz ama bu vatanın batısı tamamen bir deprem bölgesi. Elbette Kuzey ve Doğu Anadolu hatları da var. Vaktiyle bizde de çalışan İhsan hoca bu fay hatlarını ortaya çıkaranlardan biri idi. Kıymetini bilmedik; hocayı küstürdüler ve erken emekli oldu hoca. Yazık!...
Bir jeolog değiliz elbette ama okuduklarını anlayıp yorumlayan ve alan uygulaması yapacak kadar da ufku olan biriyiz. O yüzden "Ağzı olan konuşuyor" havasında değilim. Eh internet denen bilgi hazinesi de elimizin altında olunca olayın bütününü kavramak kolaylaşıyor.
Tarih boyunca İzmir ve İstanbul depremlerini araştırın internetten. Ne dehşet bilgilere ulaşacaksınız. Sadece son 500 yılda İzmir'de yaşanan büyük depremlere baksanız bile tedirginliğiniz tavan yapar. İzmir'deki depremlere bir bakın: 10 Temmuz 1688, 3-5 Temmuz 1778, 29 Temmuz 1880, 19 Ocak 1909, 31 Mart 1928, 22 Eylül 1939, 23 Temmuz 1949, 16 Temmuz 1955, 6 Kasım 1992, 12 Haziran 2017. Bunlar yıkıcı ve büyük sayılarda can kaybına yol açan depremler. Daha eskilere, arkeolojik çaplara gidince de büyük depremler görülüyor Ege Bölgesi'nde. Blok mermerlerle inşa edilen Milet, Efes ve Sardes gibi şehirler insan gücüyle mi yok edildi zannediyorsunuz? Hepsi de depremlerde yerle bir oldu ve halkı şehirleri terk etti.
10. yüzyıldan itibaren gelen bizler, çadırla geldiğimiz ve çadırların da depremlerden etkilenmemesi yüzünden yerleştik kaldık.
Bundan başka gidecek yerimiz yok!... Bu topraklarda yaşamayı başarmak mecburiyetindeyiz ve maalesef bu topraklarda depreme karşı savaş vererek yaşamayı öğreneceğiz. Bunun için de inşaat teknolojimize yoğunlaşacağız.
İstanbul fethedildikten sonra yaşanan büyük depremler, taş binaları yerle bir edince, ahşap teknolojiye geçmişiz ama bu defa da yangın canına okumuş İstanbul'un.
Şehirlerimizi depreme, yangına ve sel baskınları ve heyelana karşı dayanıklı olarak kurmak zorundayız.
6.6 şiddetindeki 30 Ekim 2020 depremi, bundan 40 yıl falan önce olsaydı, can kaybı ve tahribat daha fazla olurdu. Demek ki son yıllarda yapılan binaların büyük bir kısmı deprem yönetmeliğine uygun yapılmış ki tahribat fazla olmadı. Gerçi konu ölüm ise 1 sayısı bile çoktur ama inşallah can kaybı sayısı daha da artmaz.
Bir büyük devletlümüzün vaktiyle dediği gibi "Depremle yaşamayı öğreneceğiz." lafı saçma; depremden etkilenmeden yaşamayı öğrenmek mecburiyetindeyiz.
İzmir depreminde canını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum. Kaybettiğimiz hayvanlar da vardır; onlar için de üzüldüğümü ifade etmek istiyorum.
Yorum yazarak Hamle Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Hamle Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Hamle Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Hamle Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Hamle Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Hamle Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Hamle Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Hamle Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.