Hakanlığın
1700'lü yıllardan başlayan gerileme dönemine baktığımızda Avrupaya staj veya
tahsil maksadı ile gönderilen üst düzey devlet memurları Hakanlığı yıkmak için
ne gerekiyorsa onları tek isim altında dağarcığına koyarak gelmişler. Bunun adı
Masonluk. Masonluk beraberinde yabancı okulları getirmiş ve devamla borçlanma
şartını adeta mecbur duruma getirmişler.
Askerler
Hakanlığa karşı isyan durumuna gelmiş, Hakanlık Orduyu yenilemiş ancak, bu defa
da saraya yakın paşalar masonluk çemberine girdikleri için, İngiliz, Fransız ve
kısmen Almanlar ile son zamanlarda Amerika ilişkili olan mason paşalar
aralarına Şeyhi İslam'ı da almayı başarmışlardır.
Sultan
Aziz'in katledilmesi ile başlayan Paşalar dönemi, ülkeyi 93 Harbine sokmuştur.
Aynı o tarihte Sultan Hamit Hanın dirayeti ile Hakanlığın ömrü 36 sene daha
uzamıştır. 1909'da o padişahın tahttan inmesi ile koca Osmanlı, tamamen
Masonların eline kalmıştır.
Ülkeye
Masonluğu sokan İngiliz ve Fransızlar bu defa karşı düşman olarak, Kuzey
Afrika'daki, Ortadoğu'daki, Balkanlardaki ve Kafkaslardaki Osmanlı toprakları
birkaç yıl içinde gitmiştir. En sonunda boğazları da işgal ederek en çok
korktukları Ruslara sıcak denizlere giden tek kapıyı kapatmak istediler. İşte o
zaman Osmanlıyı temsil eden Mason ordu kumandanları yani, İttihat ve Terakki
Partisi temsilcileri yoktu. Çanakkale savaşlarında bizim kendi çocuklarımız, kendi
okullarımızda yetişmiş henüz yüzbaşı seviyesindeki komutanlarımız ile
ekseriyeti İslam okulları talebeleri doğrudan cepheye gönüllü gitmişlerdir.
Çanakkale savaşları neticesindeki zafer, Kurtuluş Savaşının ilk kıvılcımı
olmuştur. Ancak, ülkemizin Çanakkale savaşını kazanması yeterli görülmüyor.
Öteki cephelerde kaybetmemiz sebebi ile ülkemizi pay etmişlerdir.
Mondros
da toplanıp bir mütareke yapmaya zorlamışlar.
Bu
mütarekeye göre bize yalnız orta Anadolu kısmı kalmıştır. Mütareke imza halinde
iken sarayda değişiklik olmuş ve bu defa, son padişah olan Sultan Vahdettin Han
göreve gelince, İstiklal savaşı görüşmeleri hemen başlıyor.
İstanbul,
İngilizlerin işgalindedir. Saray çember içinde olduğundan kendi yurdumuzda her
şey gizli ve tedbirli olmak zorundadır. Bu şartlar içinde dahi Mustafa Kemal ve
Kazım Karabekir ile temas halindedir. Mustafa Kemal, İngilizler nezdinde fazla
dikkat çekmemek gayreti içindedir.
Gene
de Anadolu harekâtı için toplantılar tertip etmektedir.
Anadolu'ya
evvela Kazım Karabekir paşanın doğu Anadolu'ya gitmesi padişahın fermanı ile
uygun görülmüştür. Önce bölgede asayişin temin edilecek ve özellikle Ruslar ile
ön anlaşma yapılacaktır. Daha sonrada Ermenilerle, Rumlarla bir araya gelinmesi
görevini yapmak üzere 1919 Nisan ayı başlarında yetkili olarak Erzurum'daki
ordusunun başına gitmiştir. Bütün bunlar İngilizlerden gizli oluşmuştur.
Doğudaki asayişin berkemal olduğu bilgisi İstanbul'a ulaştıktan sonra, Mustafa
Kemal Paşa, Bandırma Vapuru ile 30 civarında kurmay subay, imkânları zorlayarak
nakit ve diğer kıymetli eşya ile 6 Mayıs'ta İstanbul'dan hareket etmişlerdir.
Bütün bunların teferruatını gelecek sayfalarımızda bulacaksınız. Bu yazı
serisi, Osmanlı'nın yıkılışına benzeyen olayları Cumhuriyet devrinde de yaşadık
ve hala da aradan yüz yıl geçtiği halde yaşamaktayız. İşte bu çok önemli
araştırma yazı serisini bir küçük kitap halinde sunmak gayemizdir. Yazı
serisinin içinde geçecek olan slogan olarak da kullanılan ve bazen de tatbik
edilen parçaları günlük makaleler içinde de vereceklerimiz de olacaktır.
Mesela; Sağcılık nedir? Türk Solu nedir? Masonluk, Laiklik, Ulusalcılık, irtica
ve Tanrı gibi kelimeler kullanıldığı yere uygun mudur? Cumhuriyet döneminde,
dinde reform hareketleri ne getirdi veya ne götürdü? Millet çoğunluğu özellikle
din karşıtı olan her hareketin adı ne olursa olsun kabul etmiyor. Bunu bilmeyen
yok. Ama ille de bunu Atatürk inkılabı diye diretiyorlar.