Son Çorba
Çerkez Ethem'in üzerine saldırıyordu.
Eğer Ethem Bey, kardeşlerine
silah çekmenin getireceği felaketi görüp, geri çekilmemiş olsaydı; 30 Aralık
1920 gününü tarih, kalpleri vatan sevgisiyle dolu vatan evlatlarının,
birbirlerini hiç uğruna telef ettikleri talihsiz bir zaman dilimi olarak
yazacaktı.
Allah'tan, korkulan olmadı.
Ama bu ilk mücadelede; Celâl
Bayar başarısızlığın üzüntüsünü yaşarken, İsmet Paşa, muhtemelen ilerde önüne
çıkacak, büyük bir siyasal rakibi ortadan silmenin rahatlığını duyuyordu.
Yıl 1930'da
kâğıt fabrikası konusu devlet düzenini alt üst
Yurtdışında "kâğıt
üretimi" üzerine ihtisas yaparak Türkiye'ye dönen Mehmet Ali Kâğıtçı
ismindeki genç mühendis, İstanbul gazetelerindeki yazılarıyla:
''Yaşamak için ekmek ne ise,
düşünmek için kâğıt odur. Bu iki maddeyi topraklarında yetiştirmeyen milletler
eksikli kalır" ana fikrinden hareketle, Türkiye'de bir kâğıt fabrikasının
kurulması için kampanya başlattı.
Zamanının Tekel Bakanı, kendi
bakanlığının ihtiyacını karşılamak amacıyla fabrika kurmaya karar verdi.
Mehmet Ali Kâğıtçı 'ya projeyi hazırlatıp, işi ihaleye çıkardı.
O günlerde kâğıt yurtdışından
getirildiği için, başta ithalatçılar olmak üzere, gelirini bu malın
komisyonuyla kazanan birçok fabrika muhalifi ayağa kalktı. Bunların Mecliste,
bürokraside güçlü temsilcileri vardı. Türkiye'de kurulacak bir kâğıt
fabrikasının zarar edeceği üzerine raporlar hazırlayıp hükümete sundular.
Dosyalar İsmet Paşa'nın masasına geldi. Başbakan yazılan raporları, yapılan
hesapları gözden geçirdikten sonra, ihalenin iptaline karar verdi.
Başbakanla beraber tüm bakanların
da aynı görüşü paylaşması, Atatürk'ün;
"Cumhuriyet Hükümeti'nin
kuracağı bir fabrikanın zarar etmesi, kötü örnek olur. Ümit kırar, bu işi
bırakalım" demesiyle, proje gündemden çıkarıldı.
Fakat o tarihte İş Bankası'nın
başında bulunan Celâl Bayar, hammaddesi odun olan bir fabrikanın Türkiye'de asla
zarar etmeyeceğine inanıyordu. Mehmet Ali Kâğıtçıyı Ankara'ya davet edip,
kendisiyle konuştu. Aklı yatmıştı. Kâğıtçı 'ya, İş Bankası'nda bir büro verdi. Kâğıt, karton, ambalaj kâğıdı ve sigara kâğıdı
üretecek bir fabrikanın yapımı için düğmeye basıldı.
İş Bankası idare
kurulu üyesi olan Kılıç Ali, olayı Atatürk'e bildirince,
Atatürk: "Şimdi iş adamının eline
düştü. Celâl Bey zarar etmemenin yolunu bulur. Kendine başarılar dilerim"
diye ümit ve sevincini dile getirdi.
Ama İş Bankası'nı
İktisat Bakanlığı'ndan istediği yapım izni çıkmadı. Verilen yanıtta:
"Kâğıt sanayiinin devletin yapacağı işler arasında olduğu bu nedenle,
bankanın kâğıt fabrikası kurmasına izin verilmediği" bildiriliyordu.
Hükümet, hem
yapmıyor, hem de yapılmasına izin vermiyordu.
Bu "ret"
kararının İsmet Paşa'dan kaynaklandığını bilen Bayar, Atatürk'ün en yakın
arkadaşları ve içlerinde milletvekillerinin de bulunduğu banka idare kurulunu
toplayıp, mesajını esas ulaştırmak istediği makama, manidar bir konuşmayla iletmekte
gecikmedi:
"Görülüyor ki,
bu teşebbüsümüzden vazgeçmemiz gerekecek. Hükümetin bu konudaki kararı
kesindir. Size durumu böylece arz ediyorum. Fakat Hükümetin yerinde ben
olsaydım, böyle bir karar vermezdim. Mademki bir banka bana bir fabrika yapmak
istiyor; bu işi ona devreder, Hükümet olarak yerine başka bir fabrika yapardım.
Böylece memleket bir yerine iki fabrika kazanmış olurdu."
Bu olaydan bir hafta
sonra, Bayar Atatürk'le konuşmak üzere Orman Çiftliği'ne davet edileli.
Gazi:
"Senin bir işin
varmış, olmamış. Neymiş o? Anlat bana" dedi.
Bayar, kâğıt
fabrikası işi için çağrıldığını anlamıştı. Ama ne düşündü bilinmez, Atatürk'ün
neyi kastettiğini anlamazdan geldi:
" Olmayan bir
işimiz yok, Paşam!" diye karşılık verdi.
Atatürk:
- Canım kâğıt
fabrikası mı ne? Bir şey kurmak istemişsiniz, Hükümet olmaz demiş. Onu
soruyorum.
Bayar olayı büyük bir
keyifle özetledi. Atatürk:
"Sen idare meclisinde bir
şey söylemişsin!" diyerek, Bayar'ın o çok hoşuna giden, "Mademki bir
banka bana bir fabrika yapmak istiyor, bu işi ona devreder, Hükümet olarak
yerine bir başka fabrika yapardım. Böylece memleket bir yerine iki fabrika
kazanmış olurdu" fikrini tekrarlatıp, sordu:
-Bundan sonra ne yapmak gerekir?
-Efendim, Hükümetin yükü
gerçekten çok ağırdır. Her şeyi yeniden ele almaya, yapmaya mecburdur.
Hükümetin ise mali gücü, fenni kudreti bunlara cevap verecek halde değildir. Bu
sırada görüyoruz, vilayetlerimizde öğretmenlerin çok mütevazı olan maaşları
bile zamanında ödenememektedir. Hâlbuki biz, haklı olarak sanayileşmek
istiyoruz. Bütün vasıtalarımızı kullanmaktayız. Milli sermayeyi az veya çok
mutlaka harekete geçirmeliyiz. Memlekette iş hacmini arttırmalıyız. Bence Cumhuriyet
Hükümetinin iktisadi hedefi, tekel verine, yapmak ve güven vererek yaptırmak
olmalıdır.
Atatürk, önem verdiği konuları
dinlerken yaptığı gibi "hı, hı" diyerek, İş Bankası Genel Müdürünün
anlattıklarını özümsüyordu. Bayar'ın sözü bitince:
"Teşekkür ederim"
demekle yetindi.
DEVAM EDECEK