Dünkü
yazımı her fırsatta anlattığım "Sandras Suyu" hikayesi ile noktaladım.
AK
Parti İl Yönetim Kurulu Üyesi Ziya Ercan yılmadı, iş edindi. Kafayı bu konuya
değil de "siyasete" taksa bugüne kadar partisinin milletvekili veya il başkanı
olurdu!
Milletvekili
Yelda Erol Gökcan
Onun verdiği mücadelenin bir parçasını vermiş olsa veya dönemin milletvekili Seyfi
Terzibaşıoğlu, birinci etap TOKİ'ye taktığı kadar bu meseleye
takılmış olsa nasıl olurdu bilmiyorum.
Bildiğim
AK Parti'nin öteki Milletvekili Mehmet Yavuz Demir'in Milas ilçe
merkezi ve Beçin Mahallesi'nin 2045 yılına kadar içme-kullanma ve
endüstri suyu ihtiyacı karşılayacak olan projenin hayata geçirilmesini sağlamış
olması...
Muğla
il merkezinin ne milletvekillerinden, ne belediye başkanlarından ne de il
başkanlarından yüzü gülmedi gitti... Yatağan ve Ula'nın kabahati neydi...
xx xx xx
"Menteşe,
Ula ve Yatağan ilçelerinin 2050 yılına kadar içme, kullanma ve sanayi suyu
sorununu çözecek proje 2017 yılında hayata geçiyor. 180 bin kişinin
yararlanacağı Sandras-Çövenni ve Gürsü kaynaklarından yıllık 16,5 milyon
metreküp su temin edilecek.
Muğla'nın
merkez ilçesi Menteşe, Ula ve Yatağan ilçelerinin 2050 yılına kadar içme,
kullanma ve sanayi suyu ihtiyacını karşılayacak Sandras suyu projesi DSİ
tarafından hayata geçiriliyor. Devlet su İşleri (DSİ) Genel Müdürü Murat Acu,
projenin inşaat çalışmalarına 2017 yılında başlanacağını açıkladı.
Genel
Müdür Acu, proje ile Sandras-Çövenni kaynaklarından 15,7 milyon m³/yıl ve Gürsu
Kaynaklarından 790 bin m³/yıl olmak üzere toplam 16,5 milyon m³/yıl olan içme,
kullanma ve sanayi suyu ihtiyacı karşılanacağını açıkladı. Acu, proje
kapsamında yapılması planlanan tesisler hakkında da bilgi verirken, 'Muğla
ilinde, ana isale hattı uzunluğu 87 bin metre (Çelik Boru), 12 bin 300 metre
tünel olmak üzere toplam 99 bin 300 metre isale hattı ile Ula İlçesi Grup
Köylerinde, ana isale hattı uzunluğu 26 bin 600 metre, depo bağlantı hatları 23
bin 400 metre olmak üzere toplam 50 bin metredir. Projenin toplam hattı
uzunluğu 149 bin 300 metre, arıtma tesisinin kapasitesi 45 bin m³/gün. Kaptaj,
maslak yapısı, ana depolar ve tevzi depolarını kapsamaktadır' dedi."
Güzel
haber değil mi? Haber Hamle'de ve öteki gazetelerde "DSİ Sandıras
Projesini Hayata Geçiriyor" başlığı ile 4 Kasım 2016 tarihinde
çıkmış..
xx xx xx
Muğlalılar
uzun yıllardır Godot'yu bekler gibi Sandras-Çövenni kaynaklarından su bekliyor.
Bu
konuda belki de Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün haklıdır.
Düşünsenize
O da Ethem Ruhi Fığlalı hoca ve Ziya Ercan'a uyup kuyu suyu
yerine Sandras suyuna bel bağlasaydı halimiz nice olurdu?
Son
yıllarda yağmur yağışı mevsim normalleri altında kalmaya başladığı gibi, kar
yağışları da neredeyse yok... Kış'ın ortasında sanki Pastırma Yazı yaşıyoruz.
Hala kar yağışı yok... Birkaç yıl kar yağışı olmazsa Covıd-19'dan
kurtulduğunuzda
(kurtulursak) Köyceğiz Yuvarlak Çay'a alabalık yemeye gidemeyeceksiniz.
Elbette
Fethiye'nin Saklıkent'i, Milas'ın Uyku Vadisi, Yatağan'ın
Bozüyük'ü, Kavaklıdere'nin Yerküpesi, Menteşe'nin Yemişenderesi
anlamını yitirecek.. Bafa Gölü savana olurken, Karabağlar Yaylası'nın
yemyeşil irimleri Kovboy flimlerinde rüzgarda çalı kümelerinin tozla
karışık yuvarlandığı sokaklara, yollara dönecek...
Ne
kadar karamsar bir tablo değil mi?
İl
merkezinde General Mustafa Muğlalı İşhanı'nın altından geçen Karamuğla
Çayı taşıp, üç çocuğu önüne katıp götürdüğü çocukluk günlerimde biri çıkıp,
"Bu çay bir gün kuruyacak" dese kim inanırdı?
Karamuğla
Çayı eski Karamuğla Çayı değil, kurumanın eşiğinde... Ovayı da, yaylayı da
temelli imara açabilirsiniz artık...
xx xx xx
TEMA
Vakfı Bilim Kurulu ve
İDA Dayanışma Derneği Üyesi, Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve
Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezinden emekli öğretim üyesi Prof.
Dr. Murat Türkeş kuraklık, iklim değişimi ve iklim olayları denince
ülkemizde ilk akla gelen bilim insanlarından birisi. Türkeş yaşanan
süreci geçtiğimiz günlerde Evrensel Gazetesi'nde çok net bir cümle ile
özetlemiş;
"Türkiye
kuraklığın içinde"
Bazıları
Türkiye'nin kuraklıkla karşı karşıya olduğunu söylüyorlar ya...
Prof.
Dr. Murat Türkeş,
Evrensel'de "Türkiye'nin su varlıkları bakımından durumu ne? Bu
durumu diğer ülkelerle kıyasladığımızda nasıl bir tablo çıkıyor karşımıza?"
sorularının yanıtını verirken benim yukarıda çizdiğim tabloyu sollayıp geçmiş..
Ülkemizi OECD, AB ülkeleri ve Afrika ile karşılaştırırken
şöyle demiş:
"Hidroloji
ve su kaynaklarına bir bütün halinde baktığımızda, yani bugünkü iklim hidroloji
ve su kaynakları açısından, Türkiye orta ve ortanın biraz altında su varlığına
sahip bir ülke. Kurak Afrika ülkeleri gibi değiliz ama su zengini de değiliz.
AB ülkeleriyle karşılaştırdığımızda, yaklaşık bin 500 metreküp/yıl kişi başına
düşen bir su varlığımız söz konusu. Bu hem OECD'nin hem de AB'nin ortalamalarının
altında. Türkiye ve bölgesinde gelecekteki yağış hidroloji, su kaynaklarını
dikkate aldığımızda, bugünkü kişi başına su tüketim kapasitesinin önümüzdeki
yıllarda, özellikle 2040'lara 50'lere geldiğimizde çok daha da düşeceğini
söyleyebiliriz. Bunun üstüne nüfus artışı, tarım, kentleşme, yeraltı su
kaynaklarının çekilmesi, kar yağışlarının azalması, bütün bunları eklediğimizde
bugünkü bin 500 metreküp/yıllık kişi su tüketiminin bin metreküplere
düşebileceğini söylemek mümkün. Bu durum, zaten su zengini olmayan, hatta su
kıtlığı düzeyine yakın diyebileceğimiz ülkemizi artık şiddetli su kıtlığı ya da
su stresi çeken bir ülke durumuna sokabilecek."
xx xx xx
Yine
de iyimser ve umutlu olalım...
Tehlikenin
veya tehdidin herkes, bütün dünya farkında. Sorun; yerkürenin ısınması, iklim
değişikliği ve buna bağlı kuraklık, sel felaketleri ve hatta "kıtlık"
herkesin sorunu. Günü geldiğinde "Ellerimiz kırılsaydı da tarım
alanlarını imara açmasaydık, meraları ortadan kaldırıp, ormanları
daraltmasaydık ve heslere izin vermeseydik" diyecek olan Türkiye'nin
mutlaka uygulamaya koyacağı önlemler vardır...
Bu
bizi aşıyor.
Biz
Muğla'ya bakalım.
Ancak
kimsenin de bizim kadar umurunda değil sanki.
Ne
merkezi hükümette ne de yerel yönetimlerde bir hareket görmüyoruz. Belki de biz
abartıyoruzdur!
xx xx xx
Muğla nasıl Türkiye'de
en çok yağış alan ve en çok susuzluk çeken bir kaç ilden biriyse; Datça'da
Muğla'da öyle bir yer. Datça'yı Bodrum izliyor.
"eksisozluk.com"
da okumuştum. "Datça'nın, Turizm Arttıkça Daha da Tehlikeli Hale Gelen
Su.." başlıklı yazıda şu ifadelere yer verilmişti:
"Datça...
çılgıncasına yapılaşan, dağı taşı tipsiz çirkin evlerle dolan belde, fakat
susuz belde. Su yok Datça'da. Yok abi su. Yeraltı suları var, onlar da kuruyor.
Yol
kenarında, bayırda çayırdaki çeşmeler birer birer kuruyor. Buna rağmen evlerin,
otellerin bahçelerinde havuzlar dolup taşıyor. Bahçelere yerleştirilmiş sulama
sistemleri tüm gün fırıl fırıl çalışıyor, sular yollara taşıyor. Evin sahibini
uyardığında 'faturasını ben ödüyorum sana ne' diyor. 3-5 seneye Datça çöle
dönecek, içecek su kalmayacak, kimse farkında değil.
Hadi,
doğal yaşamı, ağaçları, estetiği falan geçtik, unuttuk, vazgeçtik bunlardan.
Ama su olmadan nasıl yaşanacak? Şu an Datça'da son 1-2 senede yapılmış evlerin
tamamı dolsa, mevcut yeraltı suları birkaç senede tükenir. Her sene daha da
kuraklaşıyor, daha az yağmur alıyor. Bu kadar insan, bu kadar ev susuz ne
yapacak, çok merak ediyorum."
Vallahi
ben de merak ediyorum...
Datça'nın, Bodrum'un
belediye başkanlarının "Yeni yapılara, yeni yerleşik nüfusa yetecek su
kaynağımız yok" deyip, inşaatları dondurma kararı almalarına yasal engel
var mıdır acaba?
xx xx xx
Hatırlar
mısınız, 2017'de 1 ay kadar süren bir susuzluk yaşanmıştı Datça'da..
Herkes mahvolmuştu. Denizden bidonlarla su taşınmıştı mekanlara tuvalete dökmek
için...
Ve
son 5 senede binlerce yeni ev yapıldı. Bu evler 1+1 400.000 liraya
satılıyor, bahçeli falan da değil. 2 bin liradan aşağı kiralık ev bulmak
zor ve hala geliyorlar... Gelmeyin diyen de yok!
Yarın
devam edelim.
----------------------------------------
GÜNÜN
SÖZÜ: Birçok insan dünden şikayetçi. Bizim dünü değiştirecek gücümüz yok.
Ancak şu an veya 10-20 yıl sonrası bizim kontrolümüzde. -Jack Ma
ÇİVİ
Gazeteci
olmayan arkadaşım 10 Ocak'ta çalışan gazetecilerin gününü kutlamış, "Kutlamam
200'ün üzerinde beğeni aldı. Muğla'da o kadar gazeteci var mı?" dedi.
Beni
Bi Gülmek Aldı: )))))